5 Ekim 2009 Pazartesi

Budapeşte


Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1529 yılında Osmanlı topraklarına katılan, Tuna nehrinin iki yanında yer alan Budin ve Peşt ikiz şehirleri yaklaşık 150 yıl Osmanlı toprağı olarak yaşadı. Ancak iki yüzyıla yaklaşan bu hakimiyetten günümüzde geriye pek iz kalmamış görünüyor. Gül Baba türbesi ve bir kaç hamam dışında... Budapeşte hayvanat bahçesi içinde bulunan Fil damını gördüğünüz zaman, Avusturya-Macar imparatorluğunun şehrin geçmişindeki 150 yıllık dönemden, insan ister istemez, bilinçli olarak intikam almak istediğini düşünüyor.

Elbetteki konumuz tarih veya uluslarası siyaset değil. Ayrıca insan Macarların ulusal yemekleri olarak gururla sundukları Gulaş'ın aslında Osmanlı askerlerin (yanin padişahın kullarının) Kul-Aşı olduğunu hatırladıkça bu ironik duruma gülümsemeden edemiyor.
Budapeşte de gulaşa pek çok farklı mekanda kaşık salladım. Hemen hemen tüm restoranların menüsünde yer alan Gulaşı günün her saati yemek mümkün ancak bence, Budapeşte gece hayatında önemli bir yeri olan, kumarhaneden çıktığınızda lezzeti daha bir güzel-eğer kumarhanede şansınız yardım edipde kazançla çıktıysanız, tabii.

Budapeşteye gelen her ziyaretçinin uğramadan geçmediği Aziz Stephan Katedralinin blunduğu meydan lezzet avcıları için de gidilmesi gereken bir adres. Sebebi gayet basit, Katedralin bulunduğu meydanın iki yanında birbirinin tam karşısında iki mekan yer alıyor. Benim önerim BOB. Philip Starck esintileri taşıyan dekoru, canlı caz müziği, zengin cafe menüsü ve bu mekana esas özelliğini veren onlarca değişik orijinal Bacardi kokteyli ile BOB - Bacardi Original Bar - keyifli bir akşamüstü için tercih edilecek bir mekan. Muazzam Katedrale bakan terasında oturup, kiliseden çıkanları seyretmek , günün yorgunluğunu atmak için ideal.

Macaristanda geçirdiğim üç gün boyunca en büyük keyif, restoran menülerinde Kaz, Kaz ciğeri ve Ördeğin bolca yer aldığını görmekti. Adeta eski bir dosta rastlamak gibi. (Ne yalan söyliyim, üç günlük bir hafta sonunu Budapeştede geçirmek istememin altında yatan sebeplerden birisi de Türkiye'de restoranlarda yok denilebilecek kadar az yer alan ördek ve kaz yemeklerinin tadına doymaktı)

Otantik Atmosferi ve zengin menüsü ile Vaci Utca 72 numarada yeralan Rustico restoranı özellikle öneririm. Kuru veya taze orman meyveleri ile tatlandırılmış soslar ile hazırlanmış pek çok Ördek ve Kaz yemeği menüde yer alıyor. Şahsi favorim, ızgara kaz ciğeri. Yanında bir bardak Tokaji ile mükemmel lezzet uyumu içinde.

Ayaküstü atıştırmalıklara geldiğimiz zaman karşımıza meşhur macar salamı ve benzerleri çıkıyor. Turistik gezilerin rotası içinde mutlaka yer alan Budapest Central Hall, Budapeştenin en büyük yiyecek içecek ve turistik çarşısı. Dışarıdan bir tren garını andıran bu üç katlı binada yüzlerce gıda satıcısı yer alıyor. Göze, burna ve damağa hitap eden tam bir şölen. Ekmeğini, peynirini ve içine koyacağınız salamı seçerek arzunuza göre hazırlayabileceğiz sandöviçinizi bir ziyafete çevirmeniz mümkün.

Yada, çarşıda yer alan tek sturdel dükanından, fırından yeni çıkmış ondört değişik tatlı/tuzlu sturdel den birini (veya birkaçını) seçerek kahveniz ile birlikte tadını çıkartmadan Budapeşteyi terk etmemenizi öneririm. Benim favorim, Vişneli!

Afiyet Olsun!






1 yorum:

  1. bloğunuzun konusu tarih değil ama bilgilerinizi, bizlerden esirgememeniz dileğiyle, sayın bon vivant.

    bay sivri

    YanıtlaSil